top of page

Burçin Tarhan #3 ENTELANKARA

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2021



ENTELANKARA’dayız, ENTELANKARA’nın üçüncü bölümündeyiz ve bu bölümün konuğu Burçin Tarhan. Ben şanslı bir çocuktum, şanslı bir kişiydim çünkü üç yaşımdan beri evin bir yerlerinde hep bir bisiklet vardı ve hala var. Ve hala ben Ankara’da birçok yere bisikletle gidip gelmeye çalışıyorum. Ankara pek bisiklet dostu olmamasına rağmen bisiklet kullanmaya özen gösteriyorum. Peki gerçekten Ankara bisiklet dostu değil mi, bisiklet dostu olması için yapılan çalışmalara neler gibi soruların cevaplarını almak için Burçin Tarhan’a sorular yönelttik. Tabii sorularımız sadece bisiklet üzerine değildi. Ankara yaşamına dair sorular sorduk. Kendisinin Ankara bisiklet yaşamına dair birçok katkısı var. Bunlardan biri Pedallayan Kadınlar topluluğu, bir diğeri 150 şehirde aynı gün gerçekleştirilen Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nun Ankara ayağını organize etmek, bir diğeri Eşpedal Derneği’nin etkinliklerini gerçekleştirmek, bir diğeri ABB TV’de her pazartesi yayınlanan Ekim 2021 tarihi itibariyle 50. bölüme yaklaşan Başkentin Keyfini Sür programını yürütmek. Bunların ayrıntısını dinleyeceğiz şimdi kendisinden. Sözü uzatmıyorum ve hep birlikte konuğumuzu dinliyoruz.


Burçin Tarhan: Merhaba ben Burçin Tarhan.


ENTELANKARA: Kaç yıldır Ankara’dasınız?


Burçin Tarhan: Yaklaşık 38 yıldır Ankara’dayım çünkü Ankara’da doğdum, Ankara’da büyüdüm, Ankara’da okudum.


ENTELANKARA: Neden Ankara’dasınız?


Burçin Tarhan: Neden ankaradayım… Çünkü Ankara’yı seviyorum ama Ankara’yı şehir olarak sevmekten öte Ankara’daki dostlarımı, arkadaşlarımı, ailemi, beni ben yapan kişileri, her şeyi seviyorum.


ENTELANKARA: Kaç yıldır bisikletlisiniz?


Burçin Tarhan: Ankara’da 2013’den bu yana, yaklaşık sekiz yıldır bisikletliyim. Bisikletle işime gidiyorum, alışverişime gidiyorum. Bisikletim sürekli benimle. Adeta bir parçam gibi. Onsuz çıktığım zaman sanki kolumu ya da bacağımı evde bırakmış gibi hissediyorum. Olur ya böyle sırt çantanızı sürekli taşırsınız da bir gün almayınca bir boşluğunu hissedersiniz. Aynı onun gibi çok bağımlıyız birbirimize. Şimdi bir yandan da bisiklet o kadar bağımlılık yarattığı zaman farklı bir şeye de sebep oluyor. Bir gün bisikletim çalındı. Yani bisikletim çalındı işe gideceğim ve yani düşünsenize aracınız yok. Ben kaldım ya, ne yapacağım, nasıl gideceğim şimdi, geç kaldım, üzülüyorum, karnıma ağrı girdi, ağlayacağım yani o durumdayım. Bulamadık. Karakola gittik hiçbir şekilde çıkmadı. Şöyle bir şey oldu. Bir gün bir Facebook sayfasında bir ilanı paylaştı arkadaşım benimle ve diyor ki “Burçin bu senin bisikletin değil mi?” Önce baktım yok ya hani bir sürü aynı bisikletten vardır dedim. Sonra detay detay inceledim. Aa bu benim bisikletim. Ama satılan yer Maraş. İkinci el sayfasında satılıyor. Allah Allah, hemen iletişime girdik vs. Satan arkadaş Ankara’dan birinin sattığını söyledi vs. Çocuk da üzgün, ben bu bisikleti size yollamak istiyorum vesaire dedi dedi ve bisikleti yolladı. İki ay sonra bisikletime kavuşmuştum.


Burçin Tarhan: Tabii sadece tek başıma bisiklet süreyim de günler geçsin demedim. Çünkü şunu fark ettim. Bisiklet gruplarında şöyle bir sıkıntı var. Herkes ağırlıklı olarak erkek. Kadın olunca hemcinsinizi arıyorsunuz. Hem diyorsunuz ki neden kadınlar bisiklete binmiyor çünkü ben bisiklete başladığımda cesaret duygumu arttırdı. Özgüvenimi arttırdı. Kendi işimi kendim yapabilme kapasitemi arttırdı. Dedim ki başka insanlar da benim gibi bisiklete binsinler. Dolayısıyla da Pedallayan Kadınlar bisiklet grubunu kurmaya karar verdik, benim gibi düşünen birkaç arkadaşımla birlikte. Daha çok kadın bisiklete binsin, daha bu güzel duyguları yaşasın. Bisiklet bidonunun şöyle bir özelliği var. Kendiniz yön veriyorsunuz. Dolayısıyla bu anlamda da kendi yönlendirdiğiniz bir aracın üstünde kendi hayatınıza da yön verin söylemini de bununla temellendirmek istedik ki az sonraki sorulardan da bir tanesi “Yan Koltuktan İn Bisiklete Bin” sloganı da buradan türettik. Dedik ki bizler, biz kadınlar olarak hayatın ikincil aşamasında olmayı hak etmiyoruz. Diyelim ki kendi gidonumuzun başında olalım ve kendi hayatımızı kendimiz yönlendirelim, kendi hayatımızın öncüleri olalım dedik. Dolayısıyla kadın arkadaşlarımızı “Yan Koltuktan İn Bisiklete Bin” sloganıyla grubumuza çağırdık. Bununla kalmadık dedik ki bisiklete binmeyen, binmeyi de bilmeyen kalmasın, her yaştan kadın arkadaşımıza bisiklet sürüş eğitimleri verdik. Bunun dışında özel günlerde turlar düzenledik. Örneğin 8 Mart gibi. Ayrıca Ankara’da tabii işler biraz daha zorlaşabiliyor. Hava koşulları vesaire derken ama bunları hiç dinlemedik. 8 Mart’ın dışında mesela bir kışın ortasında bir haber duyuyoruz, yine bir kadın cinayeti vesaire deyip hemen sosyal sorumluluk alarak, medyanın da ilgisini çekmesi için bisiklet turları düzenliyoruz.


Burçin Tarhan: Bununla birlikte hayat bisiklet üstünde keyifli gitmeye başladı. Bir yandan da Ankara’da zor bisikletli yaşam. Güvenli trafik koşulları maalesef zor. Bunun için de çalışmalara başladık. Bu tabii uzun sürecek bir şeydi. Hemen bir anda olabilecek bir şey değildi. Yıllarca uğraştık. Örneğin ben ilk bisiklete başladığımda 5000 tane imza topladık bisiklet yolları yapılması için. Ama maalesef cevap alamadık o dönemki belediye başkanımızdan. Hatta şöyle cevaplar geldi, “park yerleri neyinize yetmez, Ankara’nın coğrafi koşulları uygun değil,” vs vs. Halbuki hiç de öyle değildi. Çünkü biz biliyoruz ki Avrupa’da birçok şehirde coğrafi koşullar, yokuşu vesairesi çok olan yerlerde bile güvenli bisiklet yolları yapılabiliyor. Bunların örnekleri varken neden burada olmasın dedik. Ancak yeni yeni bu tür eylemlerimiz karşılığını bulmaya başladı. Ankara’da şu an dokuz etaplık bir bisiklet yolu projesi var biliyorsunuz. İki buçuk kilometresi, yani ilk etap tamamlandı, heyecanla diğer etapları bekliyoruz. Tabii ki sadece bisiklet yolu yeterli değil, tamamen algının ve bakış açısının değişmesi lazım. Bunun için de çabalıyoruz.


Burçin Tarhan: Başkent’in Keyfini Sür’ü sormuşsunuzdur. Başkent’in Keyfini Sür benim program projem. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde aynı zamanda ben drama ve tiyatro dersi veriyorum orada. Pandemi süresinde çok fazla derslerle ilişkimiz olamadı maalesef. Ben de önemsediğim bu alana dair bir şey yapmak istedim. Bizim Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Youtube, Twitter ve ayrıca kendi sayfasından yayın yaptığımız bir kanal var, ABB TV diye. Dedim ki ben burada bisiklet kültürünü anlatmak üzere bir program yapmak istiyorum dedim. Projemi beğendiler, kabul ettiler. İlk sekiz bölümü bitirdim. Ee bitti galiba dedim, “Gayet iyi gidiyorsunuz, devam edebilirsiniz istiyorsanız,” dediler ve şu an 50. bölüme doğru gidiyoruz. Çok keyifli bir proje oldu. Ankara’ya dair bisikletle alakalı her şeye yer vermeye çalıştım. Eksiklerim olabilir. Ama şöyle anlatayım. Ankara’daki tüm bisiklet topluluklarına yer verdik. Bisiklet yollarının yapımı aşamasını anlatması için belediyeden çalışan arkadaşlara yer verdik. Bunun dışında Dünya turuna çıkmış bir Japon turisti Ankara’da yakaladık, Türkiye turuna yolladık bir arkadaşımızı. Hep bir bağlantısı vardı Ankara’yla. Bu tür keyifli şeyler yaşattı bana ve izleyicilerimize. Önemsediğim bir proje oldu kısacası.


Burçin Tarhan: Ben ne yapıyorum Ankara’da. Tamamen bir boş günüm olduğu zaman Ankara’da gerçekten şunu yapıyorum. Bisikletime atlıyorum ve gitmek istediğim yere gidiyorum. Örneğin kitapçıya gidiyorum D&R’a gidiyorum. Bizde sıkıntı şu arada. Park yeri inanılmaz sıkıntı. Hele bir kere de bisikletini çaldırmış birisi olarak güvenli park alanı bulamadığım zaman gerçekten çok üzülüyorum. Ama mecburen birilerine rica minnet, gözünüz kulağınız burada olsun diyerek giriyorum içeriye kitabımı okuyorum. Sonra çıkıyorum Kuğulu Park’a oturuyorum. Kuğulu Park’ta çayımı kahvemi yudumluyorum. Mutlaka da şu oluyor. Tanıdık birkaç dostla karşılaşıyorum, onlarla sohbet ediyoruz. Sonra yola çıkıyorum. Yine arkadaşlarımı, dostlarımı arıyorum, var mı buralarda deyip hadi birlikte pedallayalım bir yerlere diyoruz. Şehir içinde böyle güzel turlar gerçekleştiriyoruz. Genelde açık hava parklar ya da kafelere gidiyoruz. Önemli olan da zaten bir yandan da şunu yapmaya çalışıyoruz. Kafelere, kitapçılara, gittiğimiz her yerde bisiklet kültürünü yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. En azından bir bisiklet park yeri koymaları için ricada bulunuyoruz. Bunun dışında gidiyorsam tiyatroya illaki gidiyorum. Pandemi döneminde biraz tabii ki boşladık ama biter bitmez hemen kendimi Başkent Tiyatroları’nın oyununda buldum. Kendi ekip arkadaşlarımın oyunuydu. Keyifliydi. Bu var. Bir de tabii ki olmazsa olmazı sinemalar var. Çok sevdiğim sinemalar salonları vardı eskiden. Şu an oldukça azaldı. Örneğin Batı Sineması. Kızılırmak çok farklıydı. Kızılırmak Sineması’na giderken çok keyif alırdık.


ENTELANKARA: Ankara bisiklet dostu bir şehir mi?


Burçin Tarhan: Anlattığım gibi, değil ama olması için çaba sarf etmek lazım. Öncelikle tabii algının değişmesi gerekiyor. Çünkü herkes, her şeye otomobil odaklı bakıyor. Yol yapılınca seviniyoruz, koca otobanlar yapılınca seviniyoruz. Ama esas beklentimiz ki iklim krizinin arttığı şu dönemde beklentimiz daha çok bisikletliye ve bisiklet yollarına yer verilmesi. Bizler bisikleti ulaşım aracıyla kullanıyoruz dolayısıyla bu alanda da daha çok yerin bisikletliye tanınması gerekiyor. Yani hemen bir otoban yapıyorsak, mecbur kaldıysak -ki bence mecbur değiliz- mutlaka yanında bir bisiklet yolunun da artık düşünülmesi gerekiyor, daha yapım aşamasındayken. Değişmesi gereken çok şey var.


ENTELANKARA: Ankara’yı seven neden çok seviyor?


Burçin Tarhan: Bence kesinlikle benim gibi düşünüyorlar. Dostluklar, samimiyet, arkadaşlıklar yani güven ortamı. Eğer bunu yakalayabildiyseniz Ankara’yı seviyorsunuz. Kaçmak isteyenler de sanırım biraz bu havasından suyundan olsa gerek. Bu hava şartlarına pek alışamıyorlar. Denizin olmaması filan diyorlar ama bilmiyorum biz Ankaralılar genelde denizi özlediğimizde denizi görmeye gidiyoruz ve o özlem bize böyle bir ay yetiyor. İki günlük bir kaçak bir ay yetiyor açıkçası.


ENTELANKARA: Şu yollar trafiğe kapatılsa, yaya ve bisikletlilere açılsa çok güzel olur dediğiniz yollar hangileri?


Burçin Tarhan: Şimdi biz şu anda hali hazırda, bir de Ankara’da bisiklet meclisi oluşumumuz var ki bütün bisiklet gruplarını bir arada toplayan bir çatı. Biraz ütopik gelebilir ama gerçekten böyle, Kızılay Meydanı’nı yaya ve bisikletliye açılması için imza topluyoruz. Avrupa’ya baktığınız zaman bütün meydanlar yaya ve bisikletlilerin zaten. Neden değişmesin? En azından dedik ki sadece hafta sonu, cumartesi belli saatler arası yaya ve bisikletliye açılsın dedik. Bu bir başlangıç. Bildiğiniz üzere en çok istenen sanırım Bahçeli 7 ve Tunalı Hilmi Caddeleridir, bunlar da aklımızda ama biz hedefi daha yükseğe koyduk sanırım.


ENTELANKARA: Katlanır sandalyenizi alıp gittiğiniz nereler Ankara’da?


Burçin Tarhan: Tabii katlanır sandalyem, matım, hepsi bisikletin üstünde zaten. Eymir’e çok sık gidiyoruz biz bisikletliler. Bizim Eymir ortak noktamız. Bütün bisikletlilerin buluştuğu nokta diyebilirim hatta. Keyifli bir yolu var aslında, çok kimse bilmez. Biz böyle İncesu tarafından, Kolej tarafından çıkıp İmrahor köy yollarından, gayet yokuş olmayan bir yol. Böyle 20 kilometre sürüp, içeride de bir 10 kilometre dönüp toplam 50 kilometreyi eve kadar gelip keyfimizi genelde orada sürüyoruz diyebilirim.


ENTELANKARA: Üç yazar, üç yönetmen, üç de müzisyen ismi istesek?


Burçin Tarhan: Müzisyenlerden başlayayım. Ben tam bir Pink Floyd hayranıyım. Yıllardır dinlediğim ve gerçekten ne zaman canım müzik istese açtığım bir gruptur. Tabii bir diğeri Queen. Bir diğeri de sanırım yerli söyleyeyim onu da Ezginin Günlüğü. Başka bir yeri vardır bende. Ankara olarak da sanırım Ezginin Günlüğü’nün bizim hayatımızda başka bir yeri var. Gittiğimiz Nefes gibi barlarda ya da Vişnelik Çim Amfi’de keyifle dinleriz onları. Oralarda zaten konsere gitmek de ayrı bir kültür sanırım.


Burçin Tarhan: Asıl mesleğim tiyatro eğitmenliği. Dil Tarih Tiyatro Bölümü mezunuyum ama öncesinde şöyle garip bir bağlantım da oldu, okul bağlantım. Mimar Kemal İlkokulu’nu okudum, tam Kızılay’ın göbeğinde. Sonra çok uzaklaşmadın Kocatepe Mimar Kemal Lisesi’ne gittim. Aynı isimden gidiyor. Sonra üniversite aynı isimle olsaydı herhalde devam edecektim ama Ankara Üniversitesi’yle devam etti eğitim hayatım. Sağlık Yönetimi okudum dört yıl boyunca Ankara Üniverdsitesi’nde. Ama hep üniversite hayatımda tiyatroyla uğraştım. Tiyatro klübündeki bir oyunumdan sonra dekanımız şöyle söyledi, “Ya Burçin, sağlık yöneticisi olup ne yapacaksın, gel sen tiyatrocu ol,” dedi. Ondan sonra bu benim aklımda hep bir yer etmiş sanırım. Arada bir yüksek lisans yaptım, eğitimde yaratıcı drama üzerine. Yüksek lisans yaparken iyice tiyatro hastalığım depreşti. Ben dedim kesinlikle tiyatro okuyacağım. Hem yüksek lisans yaparken hem tiyatro okudum. İkisini birlikte yürüttüm, bir yandan da çalışıyordum. Çok, bambaşka bir duygu bu. Şunu anlatmalıyım. O dönem Sıhhiye Köprüsü’nün altında, bir yandan Cebeci’de eğitim bilimleri fakültesi, bir yandan Dil Tarih’de kendi lisans derslerim, bir yandan da tam yukarıda İbni Sina’da bir proje yürütüyoruz. İnanılmaz bir temponun içerisindeyim. Kitlenmişim köprünün altında ağlarken buldum kendimi. Dedim ben ne yapıyorum ve nasıl yetişeceğim bu hayata. Neyse o zaman daha bisiklet yok Allah’tan hayatımda. Atlattım bir şekilde ama o dönem gerçekten benim için zorluydu. Ankara’da sarıp sarmalayan insanların varlığı bana bu gücü verdi diye düşünüyorum.


Burçin Tarhan: Eğitim verdiğim yerler, birkaç yer var. Öncelikle Başkent Tiyatroları’nda drama kursu vermekteyiz. Bir de sevgili hocam Kadir Çevik ve Sevda Çevik de Oyun ve Tiyatro Akademisi diye bir yerimiz var, Cinnah’da. Orada özel dersler veriyoruz. Onlar sağ olsun yanlarında beni tabiri caizse çırak olarak yetiştirdiler. Onlarla da yaklaşık sekiz, dokuz yıldır birlikte çalışıyoruz. Aynı zamanda alana yönelik drama liderlik sertifika programımız var. Oradan mezun olup, insanlar da sertifika alıp bu işi yapabiliyorlar. Ankara’da da bu anlamda en sık gittiğim tiyatro salonları genelde arkadaşlarımız oluyor çoğu. Fade Sahne. AST maalesef taşındı, Bilkent’e gitti ama yeri farklıdır tabii. O da bir kültür tarihimiz. AST’a gideriz, onun dışında tabii Devlet Tiyatroları’nı da takip etmeye özen gösteriyorum.


Burçin Tarhan: Bu dizi mevzusu, dizi ve filmler kısmında tabii sinemaları takip etmeye çalışıyorum. Açıkçası en çok sanırım son dönemde bende etkisi, herhalde çok sevdiğim için Bohemian Rhapsody etki bırakmıştır, Queen’i sevdiğim için olabilir. Neden Queen’den etkilendim? Freddie Mercury gerçekten özel bir müzisyen. Özel bir müzisyen olduğu için de hem yaşantısıyla hem duruşuyla beni etkilemiş birisi.


Burçin Tarhan: Tabii şundan da bahsetmek istiyorum. Ben evet, Pedallayan Kadınlar var, evet bir sürü bisiklet topluluğuyla bağlantım var. Bisiklet adına yapmak istediğim çok şey var, değiştirmek istediğim çok şey var. Bir tarafından tuttum ama bir de bir başka boyutu daha var benim için önemli. Eşpedal Derneği’miz var bizim, benim de gönüllü olduğum. Orada engelli arkadaşlarımızla, tandemlerle, bu ikili bisikletlerle bisiklet sürüşü yapıyoruz. Bu da çok kıymetli çünkü o dünya bana çok şey kattı. Birlikte görme engelli arkadaşlarımla sürüş yaparken şunu fark ettim. Engellilerin daha çok görünür olması, şehir hayatında olması, bütün dezavantajlı grupların aslında, kadınlar da, çocuklar da dahil, yaşlılar da dahil, şehir hayatında birebir aktif olması gerekiyor. Bunun için de bizlerin elinden geleni yapması gerekiyor. Hep beraber olmak ve herkesin de bu deneyimi elde ediyor olmasına öncülük etmek istiyorum, yapmaya da çalışıyorum. Tandem sürelim, birlikte olalım en azından bunu deneyimleyin. Gören arkadaşlarımıza sesleniyorum, gelin kopilot olun, deneyimleyin, iletişim kurun. Bunlar çok kıymetli şeyler.


Burçin Tarhan: Bu arada güzel bir tur oldu geçen aydı, Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, ondan da bahsetmek isterim son olarak. Birçok yerde yapıldı, 150’ye yakın yerde yapıldı ve ülkemizden gönüllü kadınlar organize ediyor, her yerde. İzmir’de Sema’nın (Sema Gür) başlattığı bu turu Ankara’da da yedi yıldır yapıyoruz ve Avrupa Hareketlilik Haftası’nda, Otomobilsiz Kentler Günü’nde özellikle araçsız yolculuğa dikkat çekmek ve kadınların sokakta var oluşuna dikkat çekmek için yapıyoruz. Süsleniyoruz, bisikletlerimizi süslüyoruz ve yollara dökülüyoruz. En son yaklaşık 200 kadın arkadaşımız vardı, belki de daha fazla, sayamadım. Çok keyifli bir tur oldu, pandemiye rağmen. Bizi takip etsinler, sadece beni değil, pedallayan kadınları da, hatta Eşpedal ekinimizi de Eşpedal Ankara’yı da takip etsinler. Etkinliklerimizden haberdar olsunlar. Ankara’yı birlikte daha renklendirebiliriz. Bisikletle çok daha farklı bir boyutunu yakalayabiliyorsunuz Ankara’nın. Daha yavaş gittiğiniz için detayları daha güzel görüyorsunuz. Evet, trafikte bazı sıkıntılar olmuyor değil ama bunları beraber, gruplarla beraber aşacağımıza da emin olabilirsiniz.


Burçin Tarhan: Sevgili ENTELANKARA ekibi ve ENTELANKARA dinleyicileri, çok önemli bir projeye imza atan bu ekibe de başarılarının devamını diliyorum. Ankara’yı severler olarak Ankara’yı sevdirmeye ve Ankara’nın asla asosyal bir şehir olmadığının altını çizmeye devam edeceğiz. Herkese sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum. Pedalla kalın, bisikletle kalın, sevgiler.


ENTELANKARA’da konuğumuz Burçin Tarhan’dı. Siz de eğer Ankara’da bisiklete gönlünüz varsa fakat bir türlü cesaret edemiyorsanız Burçin Tarhan’la iletişime geçebilirsiniz, kendisi seve seve yardımcı olacaktır. Bu bölüm de bu kadar olmuş olsun, haftaya görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın.


Tüm podcastlerimiz Spotify, Apple, Google ve hatta YouTube'da...

36 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page